Friday, March 05, 2010

Kitaplıkta Duramayanlar

Korkuyorum, ama galiba iyi bir şeyler olacak bu kadar korkunun sonunda. Bu, uzanamadıklarımın korkusu. Soyut bir şeyler bekleyenleri hayal kırıklığına uğratmaktan büyük haz duyarak açıklıyorum ki, korktuğum şeyler kitaplığımda duran kitaplar. Kimileriyle "merhaba" ile sınırlı kalmış bir tanışıklığımız, kimileriyle ayakta sohbet etmişliğimiz, kimileriyle yarım kalan bir davamız var. Kimler ki bunlar?

Tutunamayanlar, Oğuz Atay
: Alıp rafa konacak, bir ara mutlaka okunacak kitaplar hakkında düşündükten sonra ilk aldığım kitap oydu. Şu anda da elime almaya korksam, gözlerimi kaçırsam da beni yakın bir zamanda beklediğinden şüphem yok. Okuduktan sonra "usta der ki..." diye başlayan cümleler kurarsam uyarın beni.

Gülün Adı, Umberto Eco: Aslında adı ve yazarı söylendiğinde belli bir kesimin yüzde sekseninin en kötü ihtimalle "evet, duymuştum" diyeceği bir kitap. Onu alırken o kadar subjektif bir bakış açım vardı ki, bir önceki cümledeki gibi subjektif tanımlar kullanmamam elimde değil. Belli bir kesime söz veriyorum ki, yakında kendisine ilgi göstereceğim. Söz vermek de subjektif bir şey değil mi zaten?

Politika Bilimine Giriş, Munci Kapani: Kitapçıya girdiğim andaki düşünceyle kitap rafları arasında dolaşıp elime bu kitabı aldığımdaki tatmin ilk defa bu kadar güzel örtüşüyordu. Biraz akademik, biraz az yoran, yalın ve referans verilebilecek kadar da güçlü. Belki de birinci sayfadan başlayıp sonuna kadar gitmektense ara sıra bir yerlerden giriş yapmak lazım. Hala neyi bekliyorsam.

"bir avuç kıvılcım!..", Attila İlhan: Şiir için daha ne kadar erken olduğunu düşüneceğim bilmiyorum, ama bittiği zaman bu seçilmiş şiirler kitabının da yanımda olmasını isterim. Arada sırada kapısını aralayıp baktığımda bana böyle söylüyor sanki. Bir de bu kalabalığın içinde hazmedilmeden öylesine kaybolmak istemiyor. Ben değil, o.

Divan, Irwin D. Yalom: "On sene" önce demeye başlamanın güzel tarafı kitap kokusu olabilir mi? Sararmaya başlayan kitap yaprakları? Çok mu erken okudum acaba onu? "Kimsenin seyretmediği bir hayat yaşamaktan kötüsü olamaz"sa eğer, burada haftada, ayda bir sahnenin perdesinden kafamı çıkarabildiğime göre şanslıyım galiba. Yoksa bunu erkenden öğrenmem iyi mi oldu? Cevabı olan şeylere soru sormayı öğreneli on sene oldu mu yoksa?

Kitaplıkta çok da güzel duruyorlar aslında, burada afişe olmaya meraklı değiller. Yazının başlığını "kitaplıkta tutamayanlar" olarak değiştirmektense suçu onlara atmak daha kolay geliyor.

No comments: