Kendimi tanımlarken meşhur üçgen yöntemimi kullanmayı bu yazı için istemiyorum. Bu yazı için sadece iki halimi kısaca, sözlerle ifade etmeye çalışırsam benim için de güzel bir egzersiz olacak.
Birinci halimi pek sevmiyorum. Bu halimde içimde bulunan tüm sosyal agnostisiszm, demotivasyon, tepkisizlik, vb etki ve belirtileri, "vb" harflerinin içinde saklanmış yüzlerce özgün tanımı bulabilirsiniz (bir şey vaadeder gibi oldu, kim alacaksa...). İlaç prospektüsündeki yan etkileri yazmak için kullanılan denek gibiyim adeta, "bir an önce gelsinler de testleri bitirsinler, ben de gideyim, hatta kalsam daha iyi olabilir" diyorum sanki içimden. Katkılı madde olarak dolaştığım zamanların %70'inin böyle olması acaba bir tesadüf mü? (Buradaki katkı alkol değildir)
İkinci halimi kontrol edemiyorum. Bu halimde daha önce tutarlılık kararı aldığım bütün fikir ve eylemlerimde yasaya aykırı hareketten dolayı kendimi kendi taraflı yargıma teslim ettiğime şahit olabilirsiniz (bir şey ihbar eder gibi oldu, kim tutuklayacaksa...). Yasadışı eylemden hapse atılan eylemciler gibiyim adeta, "ne olursa olsun, ben gaza gelmişim bir kere" diyorum sanki içimden. Kafein kullandığım zamanların %70'inin böyle olması acaba bir tesadüf mü? (Buradaki kafein kahveden başkası değildir)
Birinci ve ikinci hallerde geçirdiğim ortalama zamanın dünya üzerinde geçirdiğim toplam zamana oranı %25'lerde dolaştığına göre, en başta söylediğim bir "üçüncü hal" tanımlama ihtiyacı yok mudur? Tanımlanmış, bilinen hallerin artık o sıradan söylemlerinden kurtulmanın vakti gelmemiş midir?
Şu yazıda bile politika yapmaya çalışıyorum ya, inşallah 2010'da bir akşam Emre Kongar'ın karşısına konuk olarak beni oturtmazlar. Birinci halimlen gidersem hele, programın da sonu olur, "Sayın Barlas" da kurtulmuş olur.
Süremiz de dolmuş, mutlu yıllar efendim.
2010'da, burada: Aritmetikte Bahçeli yöntemleri, deneysel karakter ayrıştırma çalışmaları, futbolda duygusallaşmayan Mehmet Demirkol stiliyle yazmak, "twitter"a teslim olacak mıyım?, nerde o eski Pololar?, Ankara'dan daha yüzsüz bir şehir var mıdır?, askeri kurumlarla ilişkim ne durumdadır?, Küçük Prens ile Marks'ın bugüne kadar gün ışığına çıkmamış ilişkisi,...
No comments:
Post a Comment